
Aşk İlişkisi mi, Mantık İlişkisi mi Daha Çok Mutlu Eder?
9 Haziran 2025
Yeni Dönemde Sağlıklı İlişki Kurmak
9 Haziran 2025Yazan: Havva Yıldırım | AşkTalks
Eskiden bir ilişki başlarken insanların elleri değil, kalpleri konuşurdu. Bir bakış, bir bekleyiş, bir sabır… Her şey daha yavaş, daha içten ve daha derindi. Bugünse ilişkiler hızla başlıyor, hızla bitiyor. Hatta çoğu, tam olarak hiçbir zaman başlamamış oluyor. Çünkü insanlar artık aşkı kalplerinden değil, ekranlarından öğreniyor.
Instagram’da karşımıza çıkan kısa ama keskin cümleler adeta hayatın hakikati gibi sunuluyor: “Seni aramıyorsa istemiyordur”, “Gerçek erkek yanında olur”, “Kendini açıklamak zorunda kaldığın yer doğru yer değildir”… Bu sözler ilk anda güç veriyor gibi görünse de, çoğu zaman insanı kendi iç sesiyle bağını koparmaya sürüklüyor. Kadınlar kendi içlerindeki hissi sorgulamak yerine, bu cümlelerdeki mutlak doğrulara tutunmaya başlıyor. Oysa ilişki dediğimiz şey, siyah-beyaz değil; tam da o grilikte gelişen bir yolculuktur.
Kadınlar, sosyal medyada gördükleri içeriklerle duygusal yönlerinden uzaklaşıyorlar. Sezgilerine, kalplerine, deneyimlerine değil; başkalarının paylaştığı “ilişki reçetelerine” güveniyorlar. Bu da zamanla kadınları hisseden değil, sınıflayan; anlayan değil, hemen yargılayan bir konuma taşıyor. En ufak bir suskunluk “umursamamak”, en küçük bir duraksama “ilgisizlik” olarak okunuyor. Kadınlar ilişkilerinde ne yaşadıklarına değil, ne öğrenmeleri gerektiğini düşündüklerine odaklanıyor. Ve bu öğrenme, çoğu zaman özden değil; başkalarının hayal kırıklıklarından geliyor.
Erkekler ise duygularını açıkça ifade etme konusunda zaten tarihsel olarak zorlanırken, bu yeni dönemde karşılaştıkları şey daha da yorucu hale geliyor. Kadınlar artık daha bilinçli, daha güçlü, daha talepliler. Bu güzel bir gelişme. Ama bu taleplerin ardında şefkatten çok yargı, anlayıştan çok sabırsızlık varsa, erkekler ne yapacaklarını bilemez hâle geliyor. Duygusal yük taşımaya çalışan erkekler, “yetememe korkusu” yaşarken, bu korku onları kaçmaya, susmaya ya da kendilerini kapatmaya itiyor.
Birçok erkek artık mücadele etmiyor çünkü karşılaştıkları enerji yapıcı değil, bozucu. Kadınlar, dişil enerjiyi yumuşaklıkla değil; sınır çizerek, talep ederek ve restleşerek yaşamaya başlıyor. “Yapmıyorsan git”, “Beni böyle kabul etmiyorsan çık hayatımdan” gibi cümleler erkeklerde savunma mekanizması yaratıyor. Oysa ilişki bir mücadele alanı değil, bir bağ kurma alanıdır. Ve bağ kurmak, hem erkeğin hem kadının duygusal olarak kendini açabilmesine bağlıdır.
Yeni dönem ilişkileri, sabırdan çok hızla sınanıyor. Her şey hemen olsun, bir sorun varsa ya hemen çözülsün ya da bitsin istiyoruz. Kimse duygusal derinliği araştırmak, partnerinin iç dünyasına yolculuk yapmak istemiyor. Oysa gerçek yakınlık; yüzleşmeyi, beklemeyi, anlamayı gerektirir. Ama biz artık hiçbir şeyin derinine inmeden karar veriyoruz. En küçük soğuklukta “bitirelim”, en küçük sessizlikte “artık anlamı yok” deyip çekip gidiyoruz.
Ve belki de en tehlikelisi şu: İnsanlar artık kendi içlerine dönmüyor. Kimse “Ben bu ilişkide neyi yanlış yapıyor olabilirim?” diye sormuyor. Çünkü sosyal medya her zaman seni haklı çıkaracak bir cümle buluyor. Algoritmalar bize bizce “doğru” olanı sürekli tekrar ediyor. Böylece gelişim değil, tekrarlar büyüyor. Kadınlar “erkekler böyledir” kalıplarına, erkekler “kadınlar zaten hep…” ezberlerine sığınıyor. İçgörü yerini ezbere, empati yerini şüpheye bırakıyor.
Oysa bir ilişki, hazır bilgilerle değil, hazır kalplerle yaşanır. Gerçek bağ, iki insanın kendisini olduğu gibi gösterebildiği, karşısındakini değiştirmeye çalışmadan görebildiği bir düzlemde kurulabilir. Bu da zamanla, açıklıkla ve içgörüyle olur. Hiçbir ilişki mükemmel değildir. Ama bir ilişkiyi anlamlı yapan şey; iki insanın o mükemmellik arayışından vazgeçip, kendi eksikliklerini birbirinin şefkatinde onarabilmesidir.
Aşk hâlâ mümkündür. Ama ekranlarda değil. Aşk; göz göze gelinen anda, birbirinin suskunluğunda kaybolmadan bekleyebilmekte, yanlış anlaşılmaların içinde bile kalabilme cesaretinde saklıdır. Bu yüzden, bir daha ilişkine dair bir içerik okuduğunda hemen inanma. Önce kendi içine bak. Orada ne hissettiğini anlamaya çalış. Çünkü gerçek bağ, başkasının değil, senin duygularının içinden doğar.